Korkuteli XC

Bu haftasonu Korkutelindeydik. Tuncay’ın dürtmesiyle Akın, Elif ve ben istanbuldan yola çıkıp korkuelinde tuncay ile buluştuk. Barış Aydınsoy da pazar günü bize katılacaktı ama hasta olunca gelemedi.
Korkuteli civarında 3 uçuş noktası var. Ctesi günü Elmalı yakınlarındaki Bayındır köyünün sırtlarında ve Beğiş köyünün tepesinde uçtuk. Pazar günü ise İmecik köyü sırtlarından havalandık.

Ctesi ilk olarak Beğiş’e saldırdık. Tepenin yolu yok, önce bi traktörle (römorksuz!) 4 kişi 3 paraşüt devrilme tehlikesi yaşayarak tepenin eteklerine sardırdık ama sonra yürümenin daha güvenli olacağına karar verdik. Hava sıcak, rüzgar yok, olduğu zamanlarda da tepeden aşağı esiyo .. aman ne güzel ! .. neyse çıkalım havanın pişmesini bekleyelim termiğe kalkarız diye tepeye tırmandık:
– “höynnkk, höynnkk, höyynnkkk” …. “abi suyu versene”
– “ne suyu, sende diil mi su ?!”
– “şaka yapıyosun…”
– “yok abi valla bende diil, aşşada unuttuk bak”
– “lann #$£½!+%&!!!”
Ders 1: suyu unutma …
Neyse bi süre bekledikten sonra güzel termik çevrimleri gelmeye başladı, hazırlanıp kalktık ama hava bi türbülanslı sorma gitsin, termikler tokat gibi patlıyo, olsun olsun ne güzel diyip öbür yanağını da dönüyosun ama nafile, hemen bastırıcıya giriyosun, tepenin eğiminden bile daha beter çöktürüyo filan, hemen hepimiz güzel tokatlar yedik, yaklaşık 10 dakka sonra aşağıdaki geniş ve güzel iniş alanında buluşmuştuk bile. Sanırım termikler tepeden açıkta köyün üzerindeydi ama bunu kanıtlama şansımız pek olmadı.

Oradan toparlanıp ikinci yerimiz olan Bayındır köyüne gittik, bu sefer toprak bir yol var, ama kalkış alanı anca 2 paraşütlük .. Yine Tuncay önden winddummy kalkıyo, bakıyoruz anca biraz tutunabiliyo, arkasından ben de çıkıyorum, arkamdan Akın da çıkıyo, kalkış alanı düz kısa ve dar bi tepsi gibi, bi şekilde ucundan atlamak gerekiyo, enteresan kalkışlar söz konusu .. havadayız, tırmalıyoruz, Tuncay yine bi şekilde yükselmeyi başarmış, nereden çıktı bu herif yau diye kazımaya çalışıyoruz .. heyhat, gelen bulut gölgesiyle birlikte tamamen duran termik aktivitesi sonucu, Tuncay’ı bölgeden kaçarken, Akın’ın da aşağıda ağaçlar arasında dar bi alana inerken görüyorum, 2 dakka sonra ben de Akın’ın yanındayım. Buluştuktan sonra birisi soruyo:
– “kalkışları filan çektiniz di mi ?” (kamera var yanımızda)
– “Aaa, sahi lan, çekseydik bak keşke :)”
– ” ?!!!”
Ders 2: kamerayı geride kalana ver ki çeksin …

Daha sonradan Korkuteline dönüp Keşkek festivaline uğradık, davul zurnayla kafamız yeterince şişince gidip bi esnaf lokantasında güzel bi yemek yedik.

Pazar günü hava hemen hemen aynı ama biraz daha konvektif hareketli (daha termikli diyelim) görünüyordu. Hava taminlerine göre 3000mt’nin altı zayıf rüzgar, üstü güneybatı hakim, hafif alçak basınç 1014mb, nem düşük, gayet güzel görünüyor.
Bu sefer İmecik köyünün sırtlarındayız. Burası güneybatıda kızlar sivrisiyle başlayan dağların, kuzeydoğu ucunda antalya-saklıkent (bakırtepe-tübitak gözlemevi) ile bittiği ucunun kuzeybatı’ya bakan yamaçları.
Tuncay ile ben güzel birer termiğe kalktıktan sonra yükselmeye çalıştık. Vadi rüzgarı sağdan kuvvetli geliyordu ve sağa gitmek çok zordu. Tuncay yine bişiler bulup yukarı çıkıverdi, ben aynı termikten düşüp kuvvetli vadi rüzgarının mekanik türbülansıyla tanıştım. Termikler sert ama türbülans yüzünden verimli dönebilmek çok zor, hatta birkaç yerde kanat tamamen boşaldı, sağa sola saldırdı filan, “başlarım bööle aşkın ızdırabına” diyip vadi rüzgarını arkama alarak sola doğru kaçmaya karar verdim, termiği daha güzenli biryerde aramaya başladım. Bir yandan gitmek istediğimiz rotadan ters yöne uzaklaşıyorum ve irtifa kaybediyorum, allahım nolacak benim halim derken aradığım termiği buldum, önce 8 çiz, sonra 360 başla, +1 +2 derken 5 dakka sonra bulut tabanında Tuncay’la beraberiz. Ohh bee … Vadi rüzgarından kurtulmuşum, sırtların üzerinden arka taraftaki saklıkent-bakırtepe-gözlemevini ve çok daha arkada antalya körfezi muhteşem manzaramızı oluşturuyo. Bulut tabanı 3500mt, terimizi soğutacak kadar serin, telsizden Tuncay’la nereye gitsek muhabbeti yapıyoz:
– Hakan: “Alo tuncay, bu irtifada rüzgar Beğiş’e uygun gib …ohhaasss …..”
– ………..
– Akın: “Hakan nooldu, oha’dan sonra ses kesildi ???”
– Hakan: “Abi herif (tuncay) bi asimetrik yedikiii, kanat eline kadar geldi yani …”
– Tuncay: ……….

Bu sırada telsize yabancı birileri karışmaya başladı .. ben dedim herhalde telsizciler konuşuyo biyerlerde … sonra bunlar uçmakla ilgili bişeyler konuşmaya başladı, ben dedim herhalde Antalyalı pilotlarda bu civarda biyerlerde uçuyolar filan:
– yabancı şahıs: ” ….kıhhh… abi ben baklançakırlara doğru gidiyorum …czzzzt ….”
Baklançakırlar ??? lan orası denizlide beee !
– Hakan: “Aloo baklançakırlar diyen kim ?”
– yabancı şahıs: “Ben İsa kim sesleniyo ?”
– Hakan: “İsa ? (oh jesus!) nassı yaa ? ben hakan akçalar”
– Isa: “Aaa hakan siz de mi denizliye geldiniz ?”
– Hakan: “Eeeeöööö, yok abi henüz daha bayaa yolumuz var be :), biz korkutelinde uçuyoruz şu anda”
– Isa: “Hadi yaa, biz de çökelezden havalandık Hilmi ve Orhan da var havada”
– Hakan: “Waay, biz daha krosun başındayız, 3500mt bulut tabanı var burda, sizin kaç km oldu, irtifa ne ?”
– Isa: “Biz dün 40km çıkardık, şu anda bulut tabanındayız iyi gidiyo”

Velhasıl, online interaktif XC olayına girdik, geyik bi süre devam etti hatta hilmi de katıldı bi ara, inanılmaz bişi, XC kardeşliği böle bişi işte :)
Sonra biz tuncayla uzun bir geçişin sonunda alçalınca irtibat kesildi. İlk dönüş noktamız ctesi ilk uçtuğumuz Beğiş köyü tepesi. Lanet tepe bugün de çalışmıyo, tepesinde kocaman aktif kümülüs var ama tepede termik yok, tuncay bi ara kafayı bozup tepeden ayrılıp köyün üstüne gidiyo (hani ctesi keşke köyün üstüne gitseydik demiştik ya, teoriyi test ediyo), neyse o köyün üstünde irtifasını koruyo, ben de tepenin çeşitli uçlarına gidip termik arıyorum, bayaa bi oyalanıp işe yarar bir irtifa kazanamadıktan sonra tuncayla buluşup bir sonraki yönümüze karar vermeye çalışıyoruz. Bu sırada bizi aşağıdan takibeden Akın: “çocuklar rüzgar elmalıyı gösteriyo tavsiye ederim” deyince biz de zaten bunalmışız tuncayla bi anda karar verip Beğiş’in arkasına doğru gemileri yakıyoruz … ve işte doğru karar …. +7m/s ile ödüllendiriliyoruz ve yine bulut tabanının dayanılmaz hafifliğindeyiz. Anlaşılan hakim rüzgar olmadığında arkadaki elmalı ovasının vadi rüzgarı Beğiş tepesine arkadan bastırıyo.
Hedefimiz Elmalı. Güzel bir arka rüzgar ve 50km/h yer hızıyla çok geçmeden ctesi uçtuğumuz 2. yer olan Bayındırın üzerindeyiz. Buradan yükselip Elmalı dağının sırtlarına ulşamaya çalışıyoruz ama o da nesi … sırtlara yaklaştıkça deli bir kafa rüzgarı ve önümüzdeki sırtların rotoru bize hoşgeldin partisi hazırlamışlar ! Aman allahım, bi ara kanat nerde, nerde lan bu moduna girip sonraki 15-20 saniye boyunca sadece ve sadece kanadı tepemde zaptetmeye çalıştığımı hatırlıyorum: “hay ben bööle rotorun ızdırabını .. ” .. Neyse rotorlu bölgeden çıkıp rahatladıktan sonra yine tuncayla istişareye yatıyoruz:
Hakan: “abi nereye ?”
Tuncay: “abi seni bilmem ama ben altıma etcem ben şu futbol sahanına gidiyom”
Hakan: “aa. hadi yaa .. neyse sen git ben biraz oyalanıp bakcam duruma”

ve Ders 3: havalanmadan önce işeyin ..

Tuncay’ı elmalıya bıraktıktan sonra tek başıma son kez bulut tabanı yapıp seçeneklere baktım. önümde koskocaaa elmalı ovası var ama tek bi bulut yok .. bugün ova çalışmıyo, sadece sırtlar … ben de ya arkaya akdağlara doğru gidicem ama yol yok iz yok ve daha istanbula dönecez .. ya da elmalı – finike yolunu takiben kızlarsivrisine doğru gidicem ama yolda hiç bulut yok .. ben aşağıya finike yolu üzerinde biyere ineceğimi haber verip verdim spidin gözüne .. allah ne verdiyse 45-50km/h gidiyoruz, termik yok türbülans yok, bayaa bi gittik öylecene. Yere 500mt filan kala artık tarlaları filan görebilmeye başladım ve dehşet içinde kaldım !
Aşağıda ekinler karşı rüzgarla akın akın dalgalanıyo !! Ama nası olur derken inişe 200 mt kala o rüzgarın içine girmemle, geri geri gitmeye başlamam bi oldu .. anaa, e türbülan da var, artık spidin gözüne vermeyi gözüm de yemiyo, ince ince, yedire yedire dinamik speed kontrollü bi şekilde yere 1’e sıfır glide ile kondum. Herhalde en az 40 filan esiyodu o sırada ..

Sonuç olarak, Beydağlarının doğu ucundan başlayıp 2 turnpoint üzerinden batı ucuna doğru 45km’lik geniş bir yay çizmiş olduk.
Bu uçuşu sayesinde yaptığımız Cool Babamız Akın’a sonsuz teşekkürler, bu borcu nası öderiz bilemiyorum ..

Leave a Reply