Manisa festival

Festival olumsuz hava şartlarına rağmen güzel geçti. İlk gün kalkış
yerindeki sert güney rüzgarı yüzünden ilk önce daha alçaktaki bir kalkış
yerine gidip basının ihtiyaçları giderildi. Daha sonra yağmur başlayınca hep
beraber bir çay bahçesine sığındık. Şimdi millet bi kere içeri girdi ya, bi
daha kafasını kaldırıp da havaya bakan yok ! Hava hafiften toparlar gibi
olunca ben organizasyondaki arkadaşları taciz etmeye başladım, yukarı giden
var mı, hava nasıl filan diye, Alper’ler çıkmış bakmak için, onları
bekliyoruz .. Alper’lerden gelen telsiz mesajına göre rüzgar gayet uygun,
ben haydi diyorum yukarı çıkalım hep beraber ama kır saçlı sportif bir amca
var, dur diyo alper uçsun insin ona göre karar veririz .. eh saat olmuş
zaten 4:30, onu da beklersek geç olacak, eldeki bilgilerle çıkıp da uçamama
riskine girip yukarı çıkalım diyorum, belki de festivalin tek uçuşunu yapma
firsatını kaçıracağız çünkü, ama araçları boşuna çıkarmayalım yazık günah
filan gibi bi cevap alıyorum. Ama ben kararlıyım, hava iyi olsa o araçlar
nasıl olsa kaç kere yukarı çıkıp inmeyeceklermi, ayrıca pilot dediğin
kalkışta bekler, şeytan azapta gerek deyip, hemen kaveye dalıp milleti
gazlıyorum, açılan havayla birlikte araçlara doluşup yola çıkıyoruz. Sanırım
bu sırada Uğur’lar açıkta kalmış ve vakit de geç olunca uçamayıp geri
dönmüşler .. Burada bir kez daha pilotlar için ulaşım imkanlarının önemini
vurgulamakta yarar var, özellikle uçuş olmayabileceği savıyla yukarı çıkmak
istenmeyişini doğru bulmuyorum, eğer uçabilme ihtimali varsa bu imkan
değerlendirilmeli bence .. Neyse allahtan tahminimiz doğru çıktı ve güzel
uçuşlar yaptık günün sonunda ..

İnişler ayrı bir maceraydı. Güvenlik açısından askeri alana inenler,
askerler “inecek herkesi bekleyip hepinizi toplu olarak dışarı salıcaz”
deyince ikinci uçuş fırsatını kaçırdılar. Ben normal iniş alanına yöneldim,
şimdi ilk defa inicem ya, dikkatli olmak lazım, baktım rüzgar çok etkili
görünmedi, dedim ben alanın dağa bakan tarafındaki yüksek teller üzerinden
değil de ana yol tarafından yaklaşayım daha güvenli olur, netekim son
bacakta içime hafif bi kurt düşmedi değil arka rüzgarla mı iniyoruz nedir
diye ama artık çok geç, son dönüşü yapıp hedefi karşıladım, palyeyi verdim,
ama nedense kanat o palyeden çıkmak bilmedi bi türlü, hızlandıkça hızlanıyo
meret, baktım olacak gibi değil, iniş frenini uygulayıp düşey hızımı
sıfırladım ama hala çok hızlıyım, iniş takımlarını açmayıp önce harnesin
koruması üzerine bir gövde inişi uygulayıp hızımı koşu hızına düşürdükten
sonra ayağa fırlayıp koşmaya başladım ama alanın ortasındaki kum yığınında
yokuş yukarı koşmak ne mümkün, tabii ki bütün gayretime rağmen iki adım
sonra tökezleyerek önce dizlerimin üstüne sonra da ellerimi koyarak hedef
noktasında secdeye gelmek suretiyle, kafama geçen kanat ve ipleri de
sayarsak, daha ilk inişimde karizmayı kameralar önünde sıfırlamış oldum
böylece ..

Neyse sonradan Kağan’ı gördüm dedim olm inişte sçtım, yok dedi esas beni
görcektin sen, ama dedim ben arka rüzgarla inişe kapaklandım, o da dedi
bişeymi, ben tellerin tozunu aldım ! Velhasıl abi kardeş inişi doğru dürüst
tutturamamışız bi türlü !

Ertesi güne yeni umutlarla uyandık. Sabah erkenden öğrenciler bi sorti
çıkmışlar yukarıya biz gidene kadar. Hava iyi görünüyor. Kalkışta baya bi
kalabalık toplanmış durumda, özellikle kulüpler kendi aralarında gayet
düzenli ve yardımcı oluyorlar. Talep eden olduğu sürece hiç kimse
birbirinden yardımını esirgemiyor, son derece güzel bir ortam var, ama arada
yeşil sahalarda görmek istemediğimiz manzaralar göze çarpıyor. Önce Korhan
kasksız kalkışa hazırlanan bir pilotu uyarmak zorunda kalıyor ve bizden de
fırçayı esirgemiyor: “yahu hep ben söylüyorum biraz da siz söylesenize”, biz
diyoruz üstad sen varken bize ne hacet ama yemiyo tabii .. Daha sonra arkada
sadece yer çalışması yapmak için hazırlanan ama kasksız, bacak kolonları
takılmamış bir arkadaşı görünce biz yine Korhan, abi bak filan diyecek
oluyoruz ama bu sefer ihale bize kalıyor ve gidip arkadaşları nazikçe
uyarıyoruz, pek memnun olmamakla beraber itiraz etmiyorlar ve vazgeçip
toparlanıyorlar.

Gün içinde havada konvektif hareket çok fazla, sağda solda Cb’ler oluşuyor,
hatta bir ara Spil’in güneyindeki bir Cb’nin yağışı altında kalıyoruz. Uzun
bir süre kalkıştaki brandaların altında kendimize yeni bir hayat kurup orada
ufak komünler haline geldik. Bir ara içerdeki 2 metreküp havayı 30 kişi
paylaşırken sigara içmeye çalışan bi arkadaşı tepelediğimizi hatırlıyorum.
Yağmurun hafiflemesiyle birlikte dışarı çıkanlar arasında “aa saçlarına bak
çok komik dikilmişler puhahaha”, “esas sen kendine bak muhahah” şeklinde
gaflet ve delalet içinde geçen konuşmaları duyunca ben hemen yere çömelerek
etraftakileri uyarmaya çalıştım ama millet paratoner gibi dolaşmaya devam
etti yine de .. türküz ya bize bişi olmaz mantığı işte ..
Bu arada kalkışta sığınacak yeterli araç olmaması hafif stres yarattı bende,
sordum, gelecekler, geliyolar, yoldalar filan derken yağmur başlayalı iki
saat olmasına rağmen gelen giden olmadı, sanırım burada da bir iletişim
eksikliği yaşadık ulaşım konusunda ..

Sonunda sabreden derviş muradına erermiş hesabı, yağmurun ardından hava
biraz açtı ve güzel bir uçuş yapma şansına kavuştuk. Ben havadayken güzel
termikler olmasına rağmen, çokta uzağımızda olmayan Cb oluşumlarının yerde
yaratacağı rüzgarları tahmin ederek uçuşumu kısa keserek indim. Ben kanadımı
toplarken batı rügarı şiddetini arttırmış ve havadakiler zorlu anlar
yaşamaya başlamıştı bile. Tam bu sırada dehşet içinde “hazır olan pilotlar
araçlara binsin, hava çok uygun kaçırmayalım” anonsunu duydum. Hemen daha
önceden tanımadığım bu arkadaşın yanına giderek, koşulların uygun olmadığını
özellikle inişte türbülans tehlikesinin yüksek olduğunu hatırlatmama rağmen,
anonsunu düzeltmeyi reddederek “siz merak etmeyin, görevli arkadaşlar durumu
değerlendirirler” diye beni yatıştırmaya çalıştı !. Allahtan daha sonra
yukarıya çıkmış olan Hakan İrtem ile telsizden konuşarak onları aşağıdaki
durumdan haberdar edebildik.

Bu arada yetersiz ve uygun olmayan malzeme ve eğitimle uçmaya çalışan
pilotlar sorununa gelirsek, bu konuda ben eğer mümkün ise uyarı konusunu o
kişinin beraber geldiği arkadaşlarına, kulübüne, eğitmenine bırakmayı tercih
ediyorum. Orada o kişiden sorumlu biri varken başkasının araya girmesi
genellikle yakışık almıyor. Ama tabii ki eğitmeni arkadaşı vs herkimse o da
bir aymazlık içinde ise o zaman gerekli uyarıyı hem pilota hem de
yanındakilere yapmak hepimizin görevi. Bunun örneğini başta Korhan olmak
üzere çoğumuz sergiledik sanıyorum. Bu tür uyarıları mümkün olduğunca bizzat
yerinde ve zamanında yapmak gerek. Ama daha önceki festivallerde kendisi o
kanatla uçmaması yönünde uyarılmış, eğitimindeki eksikler kendisine
hatırlatılmış olmasına rağmen, etrafındakilerin sözünü kulak arkası etmeye
devam eden ve uyarıların haklılığını atlattığı/atlamadığı kazalar ile
kanıtlayan kişiler hakkında birilerinin çıkıp uyarı yazısı yazmasını da
normal buluyorum. Dolayısı ile eğer bu konuda bir dava söz konusu olur ise
biz de çıkıp gördüklerimizi söyleriz mahkemede. Ayrıca savunma / söz hakkı
mahiyetinde yazılan yazı içerik açısından beni hiç tatmin etmediği gibi,
Akın’ın kınama yazısının altına ben de imzamı koyuyorum. Savunmadan çok
saldırı yazısına dönüşmüş olan yazının neresinden tutsam elimde kalıyor ama
özellikle iki noktaya değinmeden geçemeyeceğim:
– THK’ya gönderilen o nova phoenix eğer hiçbir tamirden geçmeden testten
geçerse bundan haberdar olmak istiyorum.
– Pilotun aşırı fren yaparak stall olmasına sebep olarak, önüne dalan başka
bir pilot hedef gösteriliyor ama ben oradaydım, normal bir pilotun o şekilde
tepki vermesini gerektirecek kadar yakında kimse gördüğümü hatılamıyorum.

Özet olarak Manisa şu haliyle öğrencilere çok uygun olmasa da, daha güvenli
bir iniş yeri ile çok daha güzel bir yer haline gelecektir, Manisa’lı
arkadaşların azmi ve iyi niyetini gördükten sonra bu konuda şüphem yok.
Bu arada hava şartları yüzünden tam hevesimizi alamadık ama ilk fırsatta
Manisa’ya tekrar gelip güzel uçuşlar yapmak için sabırsızlanıyorum.
Bizleri misafir ettiğiniz için tekrar teşekkürler

Leave a Reply