Ters Rüzgar

Bu konuda europg gibi yabancı listelerde de o kadar çok tartışma yapıldı ki
inanamazsınız. Arka rüzgarda kapanma olursa daha mı zor açılır, 360’ın arka
bacağında kanat farklı mı döner, arka rüzgarla giderken daha mı çok çökeriz
vs gibi soruların hepsi daha önce soruldu ve cevaplandı:
Kanat için arka rüzgar diye bişey yoktur !

Bunu biraz daha açıklamam gerekirse,
Rüzgar yere göre ne yönde eserse essin, kanadın o hava içindeki davranışı
aynıdır, yani rüzgarın yere göre yönü, kanadın aerodinamik özelliklerini
değiştirmez.

Bunu denemek kolaydır, bir GPS alırsınız, yerden en az +1000mt yükseklikte
bir 360 atıp rüzgarın yere göre ortalama hızı ve yönünü bulursunuz, daha
sonra aklınıza takılan bütün instabiliteleri bi o yana bi bu yana dönerek
tekrarlarsınız, bakalım biri öbürüne göre farklı hissettiriyor mu.

Bunu deneyen herkes yüksek irtifada (hatta rüzgarın yere göre 50km/h estiği
zamanlarda bile) bir fark görmediklerini ama yere daha yakın iken olayın
illakide farklı olduğunu iddia ederler.

Bunun sebebi “YER ETKISI”dir: Pilot yere yakın uçarken bir gözü daima (ve
haklı olarak) yerde olduğu için kanadın havadaki davranışını yere göre
yorumlar, ve dahası, kanadın hava hızına göre değil yer hızına göre tepki
verir. Hatta bu yüzden acemi bir pilotun son yaklaşmaya arka rüzgarla
girdiğinde yer hızının çok yüksek olması sebebiyle aşırı fren sonucu erken
stall olduğunu, veya tepenin önünde 360 atarken tepeye çok hızlı yaklaşırken
kanat dönmüyor diye daha fazla kumanda vererek spine girdiğini
gözlemleyebiliyoruz.
Dolayısı ile pilotların yere yakınken başına gelen olayları da aynı şekilde
yer etkisiyle yorumlayarak kanadın davranışını rüzgarın yere göre esiş
yönüne bağlamaları olağan bir durumdur.

Rüzgar, havanın yere göre hareketidir ve her zaman yere göre söylenir.
(20km/h kuzey(den) gibi)
Kanadın (ve pilotun) uçarken havada hissettiği hava akımına rüzgar diye
hitabetmek, olayı çorba etmek için birebirdir.
Kanat uçarken hava akımı (rüzgar değiiill!) kanada daima tam karşıdan ve
belli hızlarda (20~50km/h) gelir. (Türbülans yok kabul ediyoruz) Bu
yüzdendir ki pilotun (özellikle irtifada) rüzgarı kestirmesi zordur. Çünkü
havadayken bütün hissettiği, kanadın hava içindeki hareketinden ibarettir.

Bu ip ve kumaş yığınlarının hava uçabilmesini sağlayan şey fizik
kurallarıdır. Burada anlatmaya çalıştığımız şey ise fizikte “referans
çerçevesi” olarak adlandırılılan şeydir. Bizim referans çerçevemiz
“hava”dır. Biz bu çerçeve içinde geçen her olayı sanki sıfır rüzgarlı bir
ortamda geçiyor gibi kabul ediyoruz. O çerçeve yere göre hareket ediyorsa
buna da “rüzgar” adını veriyoruz. Dolayısıyla biz çerçevemiz içinde mükemmel
yuvarlaklıkta bir 360 attığımız zaman, eğer çerceve hareket ediyorsa
(rüzgar), o zaman biz yere göre 360 değil abuk yamuk bir fiyonk hareketi
yapmış oluyoruz. Burada önemli olan nokta, ÇERÇEVE HAREKET ETSE DE ETMESE
DE, KANADA ETKİYEN KUVVETLERin tamamen AYNI olduğudur. Dolayısıyla KANADIN
da bu kuvvetlere TEPKİSİ tamamen AYNI olacaktır.
Konuyu anlaşılır kılmak için hız terminolojimizi yukarıda anlatılanlara
bağlamakta fayda var:
Rüzgar hızı: Havanın (çerçevenin) yere göre hızı
Hava hızı: Kanadın hava (çerçeve) içindeki hızı
Yer hızı: Kanadın yere göre hızı (Hava hızı ile rüzgarın VEKTÖREL toplamı).
Aynı zamanda uçarken gps’ten okuduğunuz hız.

Burada çerçevenin hareketinin (rüzgarın) sabit hız ve yönde olduğunu kabul
ediyoruz, çerçevenin hareketinin değişmesi bizim darbe/gust dediğimiz olaya
denk gelir. Böyle bir durumda tabii ki kanadın verdiği tepkiler değişecek ve
darbenin yönüne göre kanadın tepkisi de farklı olacaktır. Böyle bir ortamda
(darbe/türbülans) kanadın yöne göre farklı tepkiler vereceğini kabul etsek
bile darbe ve türbülansın görülebilir/ölçülebilir/tahmin edilebilirliği çok
az olduğundan böyle ortamlarda meydana gelecek instabiliteleri genelleyerek
“arka rüzgarda şöyle olur, yan rüzgarda böyle olur” demek kanımca mümkün
değildir. Bu yüzden biz bu konuda tartışırken ve eğitimlerde, kanadın
davranışını herzaman stabil havaya göre anlamamız ve anlatmamız gerekir.
Bunun aksini iddia edecek arkadaşlara hemen soracağım soru “Peki o zaman
tepe arkası rotorda uçarken asimetrik yersem ne yöne doğru daha çabuk açılır
ve niye ?” olacaktır. (Doğru cevap “Orada işin ne ?” olmalıdır)
Bu yüzden bu paragrafı sadece bir not olarak düşelim ve konumuza
karıştırmayalım.

Peki madem olay bu kadar basit, o zaman neden bu kadar karıştırılıyor ?
Bunun ilk sebebi, bu konuda konuşurken terminolojiye dikkat edilmemesi.
Özellikle “arka rüzgar” gibi muallak bi ifadenin kullanımı, taze beyinlerde
kolaylıkla celebral vaginasyona yol açabiliyor. Öyle demek isterken böyle
söylemek veya aynı olayı farklı şekillerde isimlendirmek en büyük
problemimiz. Aslında aynı şeyi söyleyerek boğaz boğaza kavga edebilmek
sadece bize mi mahsus diye düşünüyorum bazen.

Bu noktada önceki maillerden bazı alıntılar yapmak istiyorum:
> Örnegin arka rüzgarda uçarken dinamik türbülans sebebi ile meydana
gelebilecek bir asimetrik kapanmada >açilis zamani uzun ve irtifa kaybi
muhtemelen daha fazla olacaktir.
> Ancak bunu kesin ifade etmek çok mümkün degil.

Burada kullanılan “arka rüzgar” terimi olayı biraz bulanıklaştırıyor. “arka
rüzgarda uçarken” derken tepenin arkasını ve dolayısıyla bu yüzden oluşan
rotor türbülans kastedilmiş sanırım. Bu sırada diğer arkadaşlar da arka
rüzgar tanımının kanada göre söylendiğini kabul etmişler galiba. Bu yüzden
ben “arka rüzgar” tanımını kullanmaktan özellikle kaçınıyorum.

Terminolojiyi geçersek aslında Alim ile aynı şeyi söylüyoruz sanırım. Ben de
yukarıda yere yakın durumlarda bir fark olabileceğini söylemiştim. Alim’in
buna “muhtemelen” diyerek bir genelleme yapmasını ise daha yukarda
anlattığım “yer etkisi”ne bağlıyorum. Sonuçta kendisi de kesin ifade etmenin
mümkün olmadığını söylemiş. Burada benim kendisini eleştireceğim konu, bu
gibi kesin olarak ifade edilemeyen konularda “bana öyle geliyor” şeklindeki
eğitmen yorumları, Maho’nun da parmak bastığı gibi listeye üye öğrenciler
arasında birer “fact” (doğru) olarak kabul edilebiliyor ve genç dimağlarda
celebral konfüzyona sebebiyet verebiliyor. Amman
dikkat.

Bu arada aşağıda kullanılan terminolojiyi de doğru bulmuyorum:
> min. hiza ihtiyamiz var (stall hizi). Bu hizi saglayan iki faktör var.
> 1-Kanadin ileri gidisi 2- Karsi rüzgar esmesi
> Eger rüzgar arkadan esiyorsa kanadin süzülme için ihtiyaci olan hiz veya
> molekülleri elde etmenin tek yolu hava hizi oluyor.

“Kanadın ileri gidişi” derken havaya göre mi yere göre mi belli değil. aynı
şekilde “karşı rüzgar esmesi” derken de yere göre mi kanada göre mi yine
açık değil. Buradaki anlatım ancak kanadın kalkış anı için bir anlam
kazanabilir, onu da ben olsam şöyle yazardım:

“Kanadın kalkış anında bizi taşıyabilmesi için min. stall hızı üzerinde bir
hava hızına ulaşması gerekir. Kanada bu hava hızını daha kolay sağlayabilmek
için yerde rüzgarı karşılayarak kalkış yapılmalıdır. Böylece havalanmak için
daha az bir yer hızı yeterli olur. Eğer yerde rüzgarı arkadan alacak
olursak, kanada yeterli hava hızını sağlayabilmek için çok daha yüksek bir
yer hızı gerekir.”

Sonuçta anlatılanlar yanlış olmadığı halde, kullanılan terminolojideki
farklılıklar yüzünden yanlış anlaşılmalar olabilmektedir. Umarım şu “arka
rüzgar”, “ters rüzgar”, “karşı rüzgar” şeklindeki karmaşıklığa bir nebze
olsun ışık tutabilmişimdir.

Kapanmalarda müdahale

Burada anlatacaklarım sadece DHV1, 1-2 ve 2 seviyesindeki kanatlar için
geçerli olup bunun üzeri için geçerli olmayabilmektedir, o kanatlarla
uçanlar da zaten ne yapacaklarını benden daha iyi biliyo olmalılar.

Kapanma nasıl olursa olsun kural değişmiyo: Önce sen hele bi yönünü düz tut,
sonra kanat hala açılmazsa kapalı tarafı uygun şekilde pompalarsın (uygun
şekil: fibrilasyona girmiş kalp atışı gibi değil, resüsite edilen bir kalbe
uygulanan cardio-pulmoner darbeler gibi olacak, nasıl yeterince açık di
mi? )

Şimdi bunun çeşitli pilot seviyeleri için tavsiye edilen uygulama
şekillerine bakalım:

1. Unconsious Ignorance: (Bilinçsiz bilgisiz: Hem bilmiyo, hem de ne
bilmediğini de bilmiyo)
Bu pilot zaten en fazla bi öğrenci olup DHV1 seviyesinde bir kanatla uçuyor
olmalı. Eğer artık öğrenci değil ama hala “unconsious ignorant” ise o zaman
zaten artık hiç uçmamalı.
Bu pilot “unconsious” olduğu için zaten başına ne geldiğini anlayana kadar
kanat kendiliğinden açılacaktır. “Ignorant” olduğu için de “kanadı düz tut,
sonra pompala” komutunu en az 100 yanlış şekilde uygulayabileceğinden bu
aşamada kanadın düzelmesinde aktif rol alması tavsiye edilmez.
Genellikle bu aşamadaki pilotlara bi telsiz verilip “bişi olursa ben sana
napıcanı söylerim, sen hiç merak etme, bana güven, hadi güle güle” diye
tepeden aşşa yollanır, sonra genellikle telsizin pili biter, frekansı kayar,
olay öğrencinin biyerlere yazılmasıyla son bulur ..

2. Consious Ignorance: (Bilinçli bilgisiz: Olayı az çok kapmış, henüz acemi
olduğunun bilincinde ama bilinçli bi şekilde bunu saklayarak, cesaretle
salaklık arasındaki çizgiyi aşabilen tipler)
Bu arkadaşlar öğrencilik dönemini bitirmiş ve en fazla DHV1-2 seviyesinde bi
kanatla uçuyor olmalılar. Bi kapanma anında bu pilotların sadece dönüşü
durdurmaya yönelik kontra uygulamaları yeterlidir. (“kontra” ne yaa ? bizim
zamanımızda bi “kontra-pedal” teknolojisi vardı ama bu daha çok
“anti-parantez” veya “dublex lastik” gibi bişeye benziyo) Biz kontra yerine
açık tarafa ağırlık kaydırmak ve dönüşü durdurmak için eser miktarda fren
uygulamak desek ?

3. Consious Knowledge: (Bilinçli bilgili: Eleman ne bildiğini, ne
bilmediğini, kısaca haddini biliyo, efendi pilot)
Bu tip pilotlar DHV2 seviyesindeki pilotlardır. Bi kapanma olursa önce
dönüşü durdururlar, sonra gerekirse uygun pompalama hareketiyle kapalı
tarafı açılmaya teşvik ederler. Bu esnada eğer yanlış bişi yaparlarsa durum
boka sarar (shit hits the fan) ve işte belki de o hep sırtınızda taşıdığınız
extra ağırlıktan kurtulma vakti gelmiştir (yedek).

4. Unconsious Knowledge: (Bilinçsiz bilgili: Kısaca “aşmış” pilotlar)
Bu pilotlar olayı bitirmiş tiplerdir, her tür kanatla uçar, kaçar,
prototiplerle yarışıp, DHV1-2 kanatlarla tepenizde dönerler. En az bikaç
kırıkları vardır, yerin ne kadar sert olduğunu iyi bilirler. Bi kapanma
anında olayı nasıl çözeceklerini kendileri de bilmezler, bilmeleri de
gerekmez, onlar “güce” güvenir, içgüdüleri ve refleksleriyle uçarlar. “Güç”
her zaman onlarla beraberdir.
Bilinçli, bilgili günler dileklerimle