Abant Airfest

Valla ne diyim, anlatılmaz yaşanır … kaçıranlara geçmiş olsun diyor bi
dahaki sefere inşallah diyorum.
Buhak’lı arkadaşlara bütün güçlüklere rağmen bu kadar güzel bi organizasyon
yaptıkları için çok teşekkür ediyorum. Güvenlik açısından da gayet
yeterliydi organizasyon, gerçi helikopter-ambulans yoktu ama dolmuş-ambulans
da gayet yeterliydi :)
Bu arada kaza raporlarını da alırsak sanırım herkes için yararlı dersler
çıkacaktır.

Kısaca faaliyeti özetlemek gerekirse, biz zaten cuma akşamından katılabildik
organizasyona. Sabaha karşı varınca milleti bulmaya kasmadan yaylada çadır
atıp yattık. C.tesi sabahı 700 kalkışında grupla buluştuk. Şansımıza hava da
gayet güzeldi. Termik bulutlu, 2700mt bulut tabanlı, arasan bulunmaz bi
hava. Etrafta biraz dolanıp milletle beraber bulut altı yaptıktan sonra,
herzamanki gibi sona kalan kağan da yanımıza bulut tabanına gelince, Turkun,
Kagan ve ben hadi gidelim dedik ve Bolu yönüne uzadık. Oranın enteresan bi
bulut tabanı yapısı var, vericinin oradan sonra bulut tabanı düşüyor ve siz
ilerledikçe bulutların yanından, arasından ve hatta üstünden geçiyosunuz. Bu
manzaranın güzelliğiyle büyülenmiş bi şekilde ilerlerken, alçalan bulut
tabanının size yerden daha az yükseklik anlamına geleceğini hiç
düşünmüyosunuz bile … Bu şekilde irtifayı bol keseden harcadıktan sonra,
artık bi sonraki termiği arama zamanı geldiğinde, bir de baktık ki vadi
rüzgarı etkisini göstermeye başlamış ve artık kafa rüzgarına kalmışız. Hem
daha fazla irtifa almak çok zor olduğu hem de bu kafa rüzgarında daha fazla
debelenmekle 1-2 km’den fazla bişi kazanamayacağımızı bildiğimizden, hadi
bari geri dönelim out&return tarzı bişi yapmış oluruz diyerek, izzet baysal
üniversitesini görmeye başladığımız yerden geri döndük. Dönüş yolunda çok
tırmaladık, termikler çok zayıf ve bölük pörçüktü, bi vuruyo kayboluyo
filan. Türkün “ben bulanıyom” dedi, evelki akşam yedikleri daha fazla içerde
kalmak istememişler bi şekilde. Türkün uygun bi inişe giderken tepesinden
takip ettik. Bu arada sıfırları dönüyoruz kağanla, bi ara ben üzerinde
debelendiğimiz ormandan sıkılıp “kesin şu tepede termik vardır” diyerek
kalan irtifamı o tepeye ulaşmak için kullanmaya karar verdim ve speedle
uzadım. Yolda rastladığım -7’lik sink’ler bana bu kararın ne kadar mantıklı
olduğunu anlatıyodu ama artık geri de dönemem, kascaz bişekilde .. sonunda o
tepenin ancak eteklerine ulaşabildim, ve gerçektende bişiler kaynıyodu orada
ama tamamen lee side (rüzgar altı) tarafta kaldığından çok türbülanslı bi
bölgeydi, termiğe sarıldınız, sarıldınız … düşer düşmez mekanik türbülans
hoşgeldin diyiveriyodu zaten. Bi 15-20 dakka orada debelenip yola yakın bi
yere süzülecek kadar irtifayı kurtardıktan sonra bitsin bu çile deyip inişe
yöneldim. Bu sırada kağan benim zavallı halimi görüp “sıfır mıfır, -7’den
iyidir” deyip orada beklemiş, yoldaki ufak tefek termikleri değerlendirip
benim tepenin üzerine geldiğinde +6’ları bulmuş tabii. Sonuçta bi tek kağan
geri dönmeyi başarıp top landing yaptı, orada bıraktığımız arabayı alıp
gelip turkunle beni topladı.
Günün geri kalanı yaylada geçti, orada da hava gayet güzeldi, 170’lik
tepeden havalanıp saatlerce dolaştı herkes. Akşam hasta ziyareti ve
üniversite yurdunda zorla paten giydirilen zavallıları seyir ile geçti.
Pazar günü de, bütün günü yaylada 170 ve 60’lık tepelerde oynaşarak,
ineklerle futbol oynayarak filan akşamı ettik. Hatta haçan ile mandakasa’nın
birer güzel fotoğrafı bilem var.