ÇöXCelez

Yer: Denizli, Çökelez …
Take-off’ta, ıslık çalarak aramıza dalan ve şapkalarımızı başımızdan alan
bir dust-devil ile hoşgeldin seremonisi …
İlk termik +4m/s ile 500mt ATO,
İkinci termik +8m/s ile 3360mt ASL (2100mt ATO) bulut tabanına, muhteşem bir
manzara …
Bulutlar arasında -8.8m/s ile geçiş,
300mt AGL’de +2m/s’den +10.1m/s’lik “core”a giriş … (gerçekten “core”muş
:)
ve bu “core”u spiralle ve zaman zaman kanadın üzerine çıkarak !! dönüş …
Trim hızında 60km/h yer hızı ile glide …
26.km’de yol kenarına iniş …

Valla bugün ne ağzımı kulaklarımdan toplayabiliyorum, ne de bi iş
yapabiliyorum bunları düşünmekten ..
Sanırım yukarıdaki teknik detaylar sizlere uçuş hakkında bi nebze fikir
verebilmiştir,

Kısa zamanda fotoğrafları da siteye koymaya çalışıcam,

Darısı sizlerin başına :)

Yer: Denizli, Çökelez …
Take-off’ta, ıslık çalarak aramıza dalan ve şapkalarımızı başımızdan alan
bir dust-devil ile hoşgeldin seremonisi …
İlk termik +4m/s ile 500mt ATO,
İkinci termik +8m/s ile 3360mt ASL (2100mt ATO) bulut tabanına,
muhteşem bir manzara …
Bulutlar arasında -8.8m/s ile geçiş,
300mt AGL’de +2m/s’den +10.1m/s’lik “core”a giriş …
(gerçekten “core”muş :)
ve bu “core”u spiralle ve zaman zaman kanadın üzerine çıkarak !! dönüş …
Trim hızında 60km/h yer hızı ile glide …
26.km’de yol kenarına iniş …

Valla bugün ne ağzımı kulaklarımdan toplayabiliyorum, ne de bi iş
yapabiliyorum bunları düşünmekten ..
Sanırım yukarıdaki teknik detaylar sizlere uçuş hakkında bi nebze fikir
verebilmiştir

Hafta içi bi akşam buluştuğumuzda, Barış, Uğur ve ben niyeti bozmuştuk
hepberaber: O haftasonu Denizli’ye gidip, geçen bayram kaş dönüşü yaptığımız
uçuşun daha iyisini yapmak için anlaştık. Yorucu bir haftanın ardından bir
nefes bile alamadan kendimizi otobüste bulduk .. (Her zamanki gibi otobüse
son 5 saniye içinde yetişmemizin hikayesi ayrı tabii, di mi Barış ? :)

C.tesi sabah bizi otogarda karşıladılar ve hemen ilk uçuş bölgemiz olan
pamukkale – dinamit deposuna gittik. Hava fena diildi, termikler çok güçlü
olmasa da havada tutunabiliyorduk. Hatta en son Alparslanı yere inmeye ikna
etmek zor oldu .. Ortalama 1 saat civarı uçtuk, kalkışın 500-600mt üzerine
çıktık, oradan Çökelezi ve üzerindeki bulutları gördük, ve daha fazla vakit
geçmeden oraya gitmemiz gerektiğine karar verdik :)

İkinci durağımız Çökelez oldu. İlk olarak Barış yükseldi, ardından ben,
Alparslan, Uğur da yükselip yanına vardık .. kalkışın üzerinde 500 mt’de hep
birlikte dolanıp birbirimizi kollamaya başladık, ben devamlı Barış’a
bakıyodum, hani o bi termik bulup yükselecek ben de ona yamanıcaktım.
Meğerse o da beni kolluyomuş, biz ööle birbirimizin etrafında dönüp durduk,
termik filan da bulamadık … o anki irtifamız arkamızı dönüp basıp gitmeye
yeterli değildi, zaten geç kalmıştık ve gökyüzü ve bulutların durumu da çok
davetkar değildi … Kasmayıp hep birlikte kalkışa geri döndük.

Günün üçüncü ve son durağı Kaklık oldu. Akşamüstü olmasına rağmen çok güzel
bir hava vardı, dinamikle karışık termikler çok keyifli bir uçuş sundu
bizlere ve denizlili öğrencilere .. Kalkışın üzerine 800mt kadar yükseldik,
Barış habire kanadı çevirip çevirip yine yükseldi filan, eğlendik yani ..

Cumartesi gününü antrenman günü olarak bitirdikten sonra pazar günü erkenden
çökeleze gitmeye ve “şu işi bitirmeye” karar verdik. Yolda bize izmirden
ehavk ve deadalus da katıldı ve hep beraber (mami’nin arabasına rağmen)
çökeleze vardık. Fazla vakit keybetmeden hazırlandık ve birer birer havaya
çıktık. Sanırım kros’a niyetli 10 kadar pilot havadaydık. Yine bir gün
önceki gibi birbirimizi izleyerek kalkış+600mt irtifaya ulaştık veee …
eeee ….eeeööö …. e haniiii ? ….herkes birbirini kollayarak etrafta
deli danalar gibi dolanıp duruyodu ama yoktu işte, bi termik bile yoktu ….
Halbuki en azından bi 500, 600mt daha yükselmemiz gerekiyodu krosa güvenli
bi şekilde başlayabilmek için .. Yavaş yavaş tutunamayanlar çöküp kalkışın
üstüne dönmeye başladılar ve en sonunda biz de pes edip onlarla geri döndük
.. Benim niyetim kalkışın üzerine irtifalı gelip oradan iyi bir saykıl
(nedir bunun türkçesi yaa, çevrim mi desek?) yakalayıp öyle kopmaktı, ama
hem kalkışın önüne zor yetiştik, hem de orada Barışla beraber kastırırken
ikimiz de tutunamayıp aşağı iniverdik. Haydaaa, e hani kros’a gitçektik yav
? … diye el elde baş başta kalıverdik orada … Bu arada biz indikten
sonra kalkan mami’nin baya bi yükselip arkalarda kaybolduğunu esefle izledik
:)

Neyse, sonuçta herkes biyerlere indi (hatta tellere inen bile oldu:) ve iniş
yerinde sıcağın alnında toplaştık, ve tekrar yukarı çıkmaya karar verdik.
Kalkış yerine geldiğimizde bizi ilk karşılayan minik bir dust-devil oldu.
Birinin “dikkat termik kalkıyo” uyarısı ile aynı anda ıslık çalarak aramıza
dalan bu minik toz şeytanı, ilk iş olarak şapkamı başımdan aldı! .. Bunu bir
uyarı olarak kabul eden biçok kişi hemen kanadına saldırmaktan vazgeçip,
“hava çok sert, biraz bekleyelim hele” moduna girdi … barış hariç :)
Eleman vakit kaybetmeden hazırlandı ve havalandı, ve tabii ki herkes onu
seyretmeye başladı .. Başlangıçta bayaa bi tırmaladı, bizim önümüzde güzel
bir frontal yiyip kanadın tozunu attı :) ama ne yaptı etti yine bi 500mt
yükselmeyi başardı … Bu sırada Uğur da hazırlanırken biz hala “ohoo ne
varki, zaten hep 500mt yükselip orda kalıyoz, onun için kastırmaya değmez”
modunda idik. 10 dakika sonra Uğur da havalandığı sırada, “Barış nerde yav,
gördünüz mü?” diye etrafa bakarken, birinin “Ohaa” sesiyle yukarı baktık ve
Barış artık minicik kalmış ve arkasını çoktan dönmüştü bile … Ben
“hasss…” diye kanadıma saldırırken, Uğur da Barışı takiben deli gibi
irtifa almaya başlamıştı … Ben de havalandıktan sonra gayet driftli bir
şekilde ilk 500mt’mi alırken, ardımdan Koray ve Nilgin de havalanmışlardı.
Herzamanki gibi ilk 500mt’den sonra termik kayboldu.. ben kalkışın bayaa bi
arkasında, “acaba geri dönebilirmiyim?” diye düşünürken gözüm arkadaki
sırtlara kaydı .. orada termik bulabilirdim belki ama bulamazsam ertesi
sabah işe yetişemeyeceğim garantiydi … yakınlarda kolayca ulaşabileceğim
bir medeniyet pek yoktu maalesef … bu arada hızla çökmeye başladım ve
hemen karar vermem gerekiyodu: “should I stay or should I go ?” … bi
kalkışa bi arkaya bakıp dururken, aniden gelen bi cesaretle arkamı dönüp
gemileri yakıverdim … artık bi yandan “naaptın oolm sen, şimdi in dağa
taşa, yürü 10 saat aklın başına gelsin” diye kızarken, diğer yandan “allaam
noolur bi termik, noolur be” diye yalvarıyodum son ümidim olan sırtların
üzerine doğru ümitsizce süzülürken … Neyse sonuçta teori çalıştı, ve “lee
side” (tepenin rüzgar altı tarafı) termiklerin çıktığını tahmin ettiğim
sırtların üzerinde varyom şakımaya başladı .. +1 +2 türbülanslı termiklere
sinek gibi yapıştım ve ilk 100 mt çıktıktan sonra biraz sakinleşip etrafıma
bakmaya başladım .. Bu sırada alçak irtifada bana doğru gelmekte olan
Nilgin’le Koray’ı gördüm … Sonuçta benim termiğin altına girip benimle
beraber yükseleceklerini düşündüm. Bu sırada benim termik +4 +5 ve nisbeten
daha stabil olmaya başlamıştı … Eyoo iyi yüxeliyoz bea diye düşünürken
vario’dan daha önce hiç duymadığım garip sesler gelmeye başladı … meğerse
+8m/s ile çıkarken öyle ötüyomuş alet .. Bu sırada içinde bulunduğum termik
o kadar büyük ve stabildi ki ben sadece rahat ve büyük daireler çiziyodum, o
kadar .. Kafamı kaldırıp yukarı baktığımda tepemde yeni bir bulutun
oluşmakta olduğunu gördüm. Çok kısa bi süre sonra o bulutun tabanındaydım
(3360mt:) ve o sırada termiğin gücü de azalarak sona erdi. Ben bi yandan
bulutun altında dönmeye devam ederek hakim rüzgarla beraber drift ederken
diğer yandan sofrayı kurmaya (gps, fotoğraf makinesi, vario kayıt, su, vs)
diğer yandan uygun bi plan yapmaya başladım. Bu sırada telsizle konuştuğum
Nilgin bana Koray’ı gözden kaybettiğini, kendisinin de tırmalamakta olduğunu
bildirirken ben tee ilerdeki bulutun tam altında Uğur’u farkettim. Ama
aradaki mesafe çok fazlaydı ve ben direkt olarak ona ulaşamayacağımı
düşünerek daha yakındaki bir buluta doğru yöneldim … Ve fekat o da ne ?
Tepemdeki bulutun altından çıkar çıkmaz öyle bi düşmeye başladım ki oha yani
.. hatta bi ara ipler felan gevşedi, kanat benden önce yere varacak diye
endişeleniyodum … arada sırada cesaret edip de bi an önce çıkayım şuradan
diye speed’e bile bastım ama vario inatla -8m/s gösterirken, ben “nooluyo
yaa, deep-stall filan mıyım acaba?” diye endişelenmeye ve bu hızla yere
değersem canımın ne kadar acıyabileceğini düşünmeye başlamıştım bile ..
(yedekle bile -5 m/s düşülüyo) .. Bu avhal ve şeraitte ben 1500mt’yi peynir
ekmek gibi yemiş, değil bi sonraki buluta, şu hemen önümdeki köye bile
yetişemeyeceğimi düşünmeye başlamıştım bile … bu ne yaaaa, oha yaaa …
İnsan ne oldum dememeli ne olacağım demeli işte, bian 3000 mt’lerdeyken 10
dakka sonra kazımaya başlamak insanın güven duygusunu sarsıyo haliyle ..

Neyse, ben ümitsizce köye ulaşmaya çalışırken düşüş yavaşladı ve ufak tefek
termikler gelmeye başladı. Ben hemen ilk bulduğum +1 +2’lik termiğe
yamanarak yere 300 mt kala kıçımı kurtardım :) Yine bikaçyüz mt çıkıp
rahatladıktan sonra dönüş çapını ve merkezini değiştirerek termiğin
“core”unu (merkezini) aramaya başladım … aklımda hep bi önceki güzel ve
sakin +8m/s vardı … ama bize kalkış yerinde hoşgeldin diyen arkadaşı
unutmuşum tabii … bi anda şööle harnessin altından yukarı doğru sıcak ve
çok kuvvetli bi hava akımı hissettiğim anda hatırladım kendisini ama artık
çok geçti …. ben “hasss…..” diye kasıldığım anda kanadıma alttan ööle bi
vurdu ve beni kolonlardan yukarıya ööle bi çekti ki, kafamı filan tutamadım
geriye düştü bi an, oha yani … ve ben “Neydi o, ne çarptı bana?” derken
kanat sen termiğin göbeğinden düş, önüme saldır, o kadar olur yani .. Neyse
kanadı ufuk çizgisinde dizginleyip altına dooru girerken, “ben de bu termiği
dönmezsem en adiyim” diye mantıksız bi cesaretle sağ taraftan spiralle aynı
göbeğin içine ama bu sefer çok daha hazırlıklı olarak daldım !! ki dalış o
dalış … bi yandan deli gibi spiraldeyim ama manyak yükseliyorum, herşey
ama herşey çok gerginnnn, kanat 90 derece yanımda, ben merkezkaç kuvvetine
direnip kafamı dik tutmaya çalıyorum bi yandan, öte yandan kanadı içerde
tutmaya çalışıyorum, ama bişeyler kopacak yani öle böle diil .. Bi ara
baktım arasıra ben kanadın üstüne çıkıyorum iniyorum filan, dedim “böle de
termik dönülmez ki yaa”, zaten ben mücadeleyi bırakır bırakmaz beni dışarıya
tükürüverdi saolsun .. Ben höynk höynk höynk diye soluklanmaya çalışırken
farkettim ki o arbedede bi 500mt almışız, kurtarmışız paçayı :) Sonradan
vario’nun kayıtlarına baktığımda o termiğin +10m/s gücünde olduğunu gördüm
..

O sırada artık büyük çökelezi de geçmiş ve yine karar noktasına gelmiştim:
Kuzeye Çal tarafına mı yoksa doğuya ovaya mı açılmalı ? Çook ilerlerde Çal
tarafındaki bulutların altında Barışın kanadını bi görüp bi kaybediyodum ama
o anki bulut ve hakim rüzgar yönü bana ovayı işaret ediyordu. Ben de devamen
ovaya açıldım. Uçuşun bundan sonrası zayıf termiklerde tırmalayarak hakim
rüzgar yönünde drift etmekle geçti ..

Son yarım saat boyunca ovada gidebildiğim kadar gittim .. ana yolun
üzerinden geçerken bir karar vermem gerekiyordu: Ya rüzgarı arkama alıp
bayaa bi gidecek ama yoldan çok uzak biyerlere inecektim, ya da ana yolun
kenarına inip dönüşü kolaylaştıracaktım. Bu sefer kasmayalım diyerek rüzgara
karşı döndüm ve alçalarak 26. km’de ana yolun kenarına indim.
Kanadı filan topladıktan sonra Barışla telefonda konuştuğumda Uğurun da
salimen inmiş olduğunu öğrendim. Böylece güzel bir uçuşu da sonlandırmış
olduk..

Bu arada başta Alparslan olmak üzere bizi denizlide yalnız bırakmayan tüm
arkadaşlara da tekrar çook teşekkürler..

Sonuç:
Barış, Airwave XXX, 40Km
Uğur, FreeX Spear, 26 Km
Hakan, Ozone Electron, 26 Km

Leave a Reply